TEK İLKE Mİ? ALTI İLKE Mİ?
Son günlerde kafamı kurcalayan bir soru var. Neden her ortamda Lâiklik ön plana çıkarılıyor? Atatürk ilkeleri deyince neden ilk önce lâiklik akla geliyor? Ve neden diğer Atatürk ilkeleri gündeme gelmiyor? Gündeme getirilemiyor?
Aslında cevabını daha önceden bulmuştum. 2007 genel seçimlerinden sonra dönemin Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Sayın Zeki Sezer’in basında çok fazla yer bulmayan bir açıklaması olmuştu. Bu açıklamada sayın Sezer: “Biz lâiklik kavramı üzerinde çok fazla durduk. Ancak, halka inip, senin ne derdin var? Sen ne istiyorsun? diye sormadık. Eğer, halka inip, halkın sorunlarını tartışsaydık sonuç daha farklı olurdu” demişti. Üzerinde düşündüğünüzde gerçekten haklılık payı olan bir açıklama idi. Halk, geçim sıkıntısı çekerken, ortaya çıkıp “Türkiye lâiktir, lâik kalacak” demek, bana göre abesle iştigal etmek demektir. Türk halkını yıllarca uyutan, ona hiç bir şey vermeyen, ama mangalda kül bırakmayanların ülkemizi getirdikleri nokta, vatandaşlarımızın Atatürk’e olan sevgilerini azaltma noktasıdır. Bu noktayı iyi kullanan bazı çevreler de şu ana kadar istediklerini almış görünüyorlar.
Halbukî, tüm Türk halkını kucaklayan ve hiç bir ayırım gözetmeden tüm yurttaşlarımıza da aynı uzaklıkta bulunan Atatürk ilkelerini yeniden yorumlayarak herkesi kapsayacak şekilde CUMHURİYET İLKELERİ olarak düzenleyebiliriz. Vatandaşlarımıza da doğru şekilde anlatıldığı takdirde de esas amaca ulaşabiliriz.
Burada ilkelerin açıklamasını yapmayacağım. İlkelerin kısa açıklamalarını Sayın Erhan AKKAŞ’ın 31.07.2009 tarihinde yazdığı ATATÜRK İLKELERİ başlıklı yazıda bulabilirsiniz. Burada anlatmaya çalıştığım esas olarak Atatürk’ün teoriyi oluşturan kişi olduğu ve onun önerisinin tüm halkı nasıl kapsadığını açıklayabilmek.
Bir şemsiye düşünelim:
Bu şemsiyenin beş teli olduğunu düşünelim. Her bir tel, cumhuriyetçilik, halkçılık, milliyetçilik, devletçilik ve lâikliği simgelesin. Şemsiyenin ortasında bulunan ve şemsiyeyi tuttuğumuz sap ise devrimcilik ilkesini anlatsın. Şemsiyeyi tutan kumaş ise, Türkiye olsun.
Bu varsayımlara göre, sadece lâiklik telini kullanarak şemsiyeyi kullanabilir miyiz? Diğer teller olmadığı müddetçe, lâiklik teli şemsiyeyi korumaya tek başına yetmeyecektir. Ama, lâiklik teli diğer tellerle bir arada kullanıldığında şemsiye de iş görecektir. Dolayısıyla, cumhuriyetçilik olmadan, devrimciliği; halkçılık olmadan laikliği; milliyetçilik olmadan da devletçiliği savunamayız. Hepsi birbirine geçmiş ve bir bütün oluşturmuştur.
Sonuç olarak tüm ülkeyi kapsayacak ve ayrımcılığı ortadan kaldıracak biçimde Atatürk ilkeleri CUMHURİYET İLKELERİ olarak yeniden yorumlanmalı; Demokratik Sol Felsefenin temeli olan ORTANIN SOLU kavramı ile de bütünleştirilerek tüm yurttaşlarımıza anlatılmalıdır.
_________________
Armağan ÜRETEN 15.08.2009
DSP FATİH BEL.MEC.ÜY.KON.ADY.