GÜMRÜ ANTLAŞMASI VE ÖNEMİ

03.12.1920 tarihi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin uluslararası arenada almış olduğu ilk siyasi zaferin tarihidir. Bu zafer, Kurtuluş Savaşı’na başlayan bir avuç insanın binbir güçlükle yürüttüğü mücadelenin ilk meyvesidir. Bu meyvenin adı Gümrü Barış Antlaşması’dır.

Aradan seksen dokuz yıl geçmesine rağmen, bu antlaşma TBMM’nin imzaladığı ilk antlaşma olması sebebiyle önemini korumaktadır.

I. Dünya Savaşı’na, Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve İtalya’nın (İtalya daha sonra bu İttifaktan ayrılarak, İngiltere, Fransa ve Rusya’nın yer aldığı İtilâf Devletleri’nin safına katılmıştı) oluşturmuş olduğu İttifak Devletlerinin yanında katılan Osmanlı İmparatorluğu, 30 Ekim 1918 tarihinde İtilâf Devletleri ile imzalamış olduğu Mondros Ateşkes Antlaşması ile vatan toprakları üzerindeki egemenlik haklarını kaybetmeğe başlamıştı.

Özellikle antlaşmanın yedinci maddesini bahane eden itilâf Devletleri, Osmanlı ülkesinin kalan son toprak parçalarını da işgâl etmeğe başlamışlardı. Mondros Ateşkesi’nin yedinci maddesinde şunlar yazılıydı:

“Kendi güvenliklerini sarsacak herhangi bir durumda stratejik yerleri işgâl etme hakkının bağıtlı devletlere tanınması” (Öztürk, Sevr Antlaşması s.20).

Bu maddeye dayanarak, İtilaf devletleri, Osmanlı topraklarını savaştan hemen sonra işgâl etmiş, eylemsel olarak aralarında paylaşmışlardı. İstanbul’da askeri bir yönetim kurmuşlar, Meclisi dağıtmışlar, Hükümeti, her söyleneni yerine getiren bir kukla haline getirmişlerdi. Toprak paylaşımının biçim ve miktarı, savaş içindeki gizli-açık birçok anlaşmayla önceden belirlenmişti. İstanbul Mutabakatı (Mart-Nisan 1915), Londra Anlaşması (26 Nisan 1915), Hüseyin Mc Mahon Mutabakatı (Temmuz 1915-Mart 1916), Skyes-Picot Anlaşması (6-16 Mayıs 1916), Saint Jean de Maurienne Anlaşması (18 Ağustos 1917), Balfour Deklarasyonu (2 Kasım 1917), Hogart Mesajı (Ocak 1918), Yediler Deklarasyonu (Haziran 1917), ve San Remo Konferansı (19-26 Nisan 1920)’yla, Yemen’den Balkanlar’a, Kafkasya’dan Ege Adalarına, büyük bir coğrafyada sınırlar yeniden çizilmişti (Aydoğan, Ülkeye Adanmış Bir Yaşam 1, s.269).

1916 yılında imzalanan Sykes-Picot antlaşmasına adını veren İngiliz diplomat Mark Sykes’in, parlemonto üyesi Aubrey Herbert’e yazdığı mektup, Sevr anlayışını ve Batı’nın Türkiye için beslediği duyguları içeren açıklayan bir belgedir. Sykes bu mektupta şunları söyler: “Türkiye diye bir şey, artık var olmamalı. İzmir Yunanlılara verilecektir. Antalya, İtalyan; Suriye, Adana, Güney Toroslar, Fransız; Filistin ve Mezopotamya, İngiliz, geri kalanlar İstanbul dahil, Rus bölgesi olacaktır. ayasofya’da Te Deum, Ömer camiinde bir Nunç Dimitis okutacağım. Bunu, bütün kahraman küçük uluslar şerefine Galce, Keltçe, Lehçe, Rumca ve Ermenice okutacağız” (Aydoğan a.g.e.s.269-270).

Bu düşünceler etrafında şekillenen ve 21 yüzyıldaki ekonomik işgalin adı olan Küreselleşme’nin başlangıcı sayılan emperyalist uygulama, Osmanlı İmparatorluğu üzerinde 10 Ağustos 1920’de Sevr Antlaşması’nın imzalanması ile sonuca ulaşmış gibi görünüyordu.

Sevr, bir ölüm fermanıydı. İmparatorluk tümüyle yıkılmış, Anadolu parçalanmış; Türk halkı sömürgeleştirilmiş ve köleliğe mahkum edilmişti: Kars, Erzurum dahil, ülkenin bütün doğu kısmında “Ermenistan Müstakil Cumhuriyeti” kurulmuştu (88-94.madde). Bir “Muhtar Kürt Ülkesi” bu yeni cumhuriyetin güneyinde, Fırat Nehri’nin bütün doğusundaki toprakları içine alıyordu (62-64.madde). Kilikya’yı da içine alan bir Fransız nüfuz bölgesi, Sivas’ın Kuzeyine dek uzanıyordu (Ek Protokol). Adana ve bütün çevre bölgelerle Onikiada İtalyanlara verilmişti. İtalyanlar ayrıca, Bursa’dan Kayseri’ye çekilen ve Afyonkarahisar’dan geçen hattın güneyindeki bütün Güneybatı Anadolu’yu nüfuz bölgesi olarak alıyorlardı (Ek Protokol). Yunanistan; İzmir ve Batı Anadolu’yu; Batı Trakya (Edirne ve Gelibolu dahil), ve Adaları alıyordu (84-87.madde). İstanbul, Marmara Denizi ve Çanakkale, askerden arındırılmıştı. Boğazlar, uluslararası komisyonun denetimine verilmişti. Boğazlardan geçiş savaş zamanında da serbestti (Benoist-Méchin: Mustafa Kemal, s.192).

Ancak, Sevr’i hazırlayan Avrupalı devletler uygulama kısmında Ermenileri yalnız bırakmışlar, bu amaçla askeri bir harekatâ girişmekten kaçınmışlardır. Bu durumda Sevr’i gerçekleştirmek işi Ermenistan Cumhuriyeti’ne düşmüş, hızla “Büyük Ermenistan” hayallerini gerçekleştirmek için yeniden Türk topraklarına karşı saldırya geçmişlerdir. Bu durum neticesinde 1920 yılı sonlarında Türkiye ile ermenistan arasında savaş başlamıştır. Ayrıca, TBMM 20 Eylül 1920 tarihinde “Ermenilere karşı taarruza geçmek ve Ermeni meselesini çözmek” kararını almıştır (Bacak: Hakkari’den Ermeni Meselesine Bakış s.93).

Bunun üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi, savaş için gerekli hazırlıklara başlamıştır. Ermenistan ile olan savaşı Nutuk’tan birlikte okuyalım:

“1920 sonbaharında Ermenilerin yaptığı kötülükler dayanılmaz bir kerteye geldi. Ermeniler üzerine yürümeye karar verdik. 9 Haziran 1920’de doğu bölgesinde seferberlik ilan ettik. 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’yı Doğu Cephesi Komutanı yaptık (Nutuk s.286).

Ermeniler, 24 Eylül 1920 sabahı Bardız cephesinden baskın biçiminde yaptıkları genel saldırı ile başarı sağladılar. Ordumuz, 28 Eylül sabahı ileri yürüyüşe geçti, Ordu, 29 Eylül’de Sarıkamış’a girdi. 30 Eylül’de Göle alındı. Ama kimi nedenler ve düşünceler dolayısıyla ordumuz 28 Ekim 1920’ye değin, bir ay, Sarıkamış-Laloğlu kesiminde kaldı (Nutuk, s.286-287).

Baylar, savaş alanında verilecek buyruğu bekleyen Doğr Ordumuz, 28 ekim 1920 günü Kars üzerine yürümeye başladı. Düşman, karşı koymaksızın Kars’ı bıraktı. 30 Ekim’de ordumuz Kars’a girdi. 7 Kasım günü birliklerimiz Arpaçayı’na dek olan bölgeyi ve Gümrü’yü ele geçirdi (Nutuk, s.288).

Ermeniler, 6 Kasım’da svaşı bırakmak ve barış yapmak için bize başvurmuşlardı. Biz de ateşkes anlaşması ile ilgili maddeleri, Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla 8 Kasım’da Ermeni ordusuna bildirdik. 26 Kasım’da başlayan barış görüşmeleri 2 Aralık’ta sona erdi ve 2-3 Aralık gecesi Gümrü Antlaşması imzalandı (Nutuk, s.288)”.

Gümrü Antlaşması’na göre (Gönlübol vd.: Olaylarla Türk Dış Politikası s.24):

1. 10 Ağutos 1920’de İstanbul Hükümeti’nce imzalanan Sevr Antlaşmasının Ermenistan hudutları içersinde gösterdiği bir çok Doğu vilayetleri (1878 Antlaşması ile Rusya’ya terkedilmiş olan Kars Bölgesi de dahil olmak üzere) Türkiye’ye veriliyordu.

2. Buna karşılık Türkiye işgal etmiş olduğu Gümrü’yü Ermenistan’a bırakıyordu.

3. Osmanlı, Rus ve bütün dünya istatistiklerinin ve müstakar olan sosyal durumun gösterdiği veçhile, Osmanlı hududu dahilinde Ermeni ekseriyetini havi hiçbir arazi parçası mevcut değildir,

4. Emperyalist devletlerin tahrik ve teşviki ile yaratılabilecek hareketleri önlemek için Ermeni devleti ancak iç asayişi sağlayacak kadar asker ve jandarma bulunduracak, bu husus Türk siyasi temsilcisi veya elçisi tarafından tahkik edilecektir,

5. Ermenistan Hükümetince, istenildiğinde, iç ve dış tehlikelere karşı Ankara Hükümeti silahlı yardımda bulunacaktır,

6. Ankara Hükümeti, insani ilişkilere bağlılığı nedeniyle savaş tazminatından vazgeçmiştir,

7. Ermenistan hükümeti Sevr Antlaşmasını HÜKÜMSÜZ SAYAR,

8. Taraflar biribirlerine ait eşya ve kişilerin kendi demiryollarından ve bütün yollardan geçmesine izin vereceklerdir.

Gümrü Antlaşması’nın sonuçları (Mumcu: Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi s.114):

1. TBMM Hükümeti, doğuda düzenli bir savaş yürütmüş ve kazanmıştır,

2. O güne kadar TBMM’nin varlığını kabul etmeyen Ermenistan bu tutumunu değiştirmiştir,

3. Ermeniler, Sevr Barışını tanımadıklarını belirterek, bu Barışla kendilerine verilmek istenen TÜRK toprakları üzerindeki iddialarından vazgeçmektedirler,

4. Buna karşılık, TBMM Hükümeti bir büyüklük göstererek, eskiden Türkiye sınırları içinde yaşamış Ermenilerin diledikleri takdirde geri dönebileceklerini kabul etmekte, böylece Ermeni sorunu da bitmiş olmaktadır,

5. Gümrü Barışı ile TBMM, uluslararası alanda varlığını ilk kez kanıtlamaktadır. Ayrıca Ermenistan dilediği takdirde ona yardım edileceğinin belirtilmesi, bu Antlaşmaya ayrı bir değer vermekte, TBMM ile kurulan devletimizin varlığını daha da pekiştirmektedir.

6. Antlaşma metninde “Osmanlı Devleti” adı kesinlikle geçmemekte, TBMM’nin kurduğu devlet “Türkiye” adı ile belirtilmektedir. Tarihte bir Türk Devleti, uluslararası alanda ilk kez KENDİ ADINI kullanmaktadır,

7. Gümrü Barışı ile Doğu Cephesi kapanmış, buradaki tehlike sona ermiştir. Bu da İç Anadolu’da ayaklanmalarla, Batı’da, Yunanistan’la, Güney’de Fransızlarla çarpışan birliklerimizi ferahlatmıştır.

İlerleyen dönemlerde doğudaki durumlarda önemli değişiklik olması nedeniyle bu antlaşmanın yerine, daha sonra yapılan 16 Mart 1921 günlü Moskova Antlaşması ile 13 Kasım 1921 günlü Kars Antlaşması geçmiştir (Nutuk, s.288).

Sonuç olarak; Kurtuluş Savaşımızın ilk cephesi olan Doğu Cephesi’nde kazanılan bu savaş neticesinde imzalanan Gümrü Barış Antlaşması; sadece Ermenilere karşı kazanılmış bir savaş değildir. Bu siyasi başarı aynı zamanda dünyayı sömürerek, kendi varlıklarını dünya milletlerine kabul ettirmeye çalışan emperyalist devletlere karşı kazanılmış olan bir başarıdır. Bu savaş ve sonunda imzalanan Gümrü Barış Antlaşması ile “TAM BAĞIMSIZLIK” ilkesi ile İstiklâl Mücadelesine girişmiş Türk Milleti, kendine güvenini artırmış ve geleceğe umutla bakmağa başlamıştır. Bunun akabinde İnönü ve Sakarya zaferleri gelmiş; Büyük Taarruz başarıyla sonuçlanmış, küresel güçlerin sömürüsüne karşı yürütülen kurtuluş mücadelesi sadece Türk Milleti için değil, aynı zamanda emperyalizm altında ezilen tüm milletlere bir ışık olmuştur.

Armağan ÜRETEN

DSP Fatih Bel.Mec.Üy.Kon.Ad.

KAYNAKÇA.

1. ATATÜRK, Mustafa Kemal: NUTUK, Nurer Uğurlu’nun önsözü ile kısaltılmış baskı. Örgün yayınevi, 11. baskı, 2003,

2. AYDOĞAN, Metin: ÜLKEYE ADANMIŞ BİR YAŞAM-1, KURTULUŞ SAVAŞI ve MUSTAFA KEMAL, Umay Yayınları, 23. Baskı, Aralık 2006.

3. AYDOĞAN, Metin: A.g.e. Abdullah Kehale’den aktarım: İç İsyanlar

4. BACAK, Yahya: HAKKARİ’DEN ERMENİ MESELESİNE BAKIŞ, YÜZ YILLIK ÇÖZÜM PLANI, Gündüz Kitabevi, 2007,

5. BENOIST-MéCHIN, Jacques: MUSTAFA KEMAL BİR İMPARATORLUĞUN ÖLÜMÜ, Türkçesi: Zeki Çelikkol, Bilgi Yayınevi, 2. baskı, Aralık 1997,

6. GÖNLÜBOL, Mehmet vd.: OLAYLARLA TÜRK DIŞ POLİTİKASI 1919-1995, Siyasal Kitabevi, 9. baskı, 1996

7. MUMCU, Ahmet: ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ-I, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları, c.1

8. ÖZTÜRK, İbrahim Sadi: SEVR ANTLAŞMASI, Tam Metin 433 Madde, Mondros ve Lozan Ekleriyle, Fark Yayınları, 1. baskı, 2007.

AÇILIMI BIRAKIN BİRAZ DA YAPILIM YAPIN
TEK İLKE Mİ? ALTI İLKE Mİ?