HAKEMLERİMİZ VE FUTBOLUMUZ
Akşam Gazetesi’nin 22.12.2009 tarihindeki nüshasında, spor sayfasında “..VE CÜNEYT ÇAKIR DEVLER LİGİ’NDE” başlıklı bir haber vardı. Haberin içeriğinde Cüneyt Çakır’ın UEFA tarafından Elit Hakem Kategorisinden en üst kategori olan 1. Kategoriye yükseltildiği ve bu sezon, bu kategoriye yükselen dört hakemden biri olduğu ve en iyi 28 hakem arasında yer alacağı; iki yıl boyunca Şampiyonlar Ligi’nde göstereceği performans sonucunda da 2012 yılında Avrupa Futbol Şampiyonası hakem kadrosounda yer alabileceği belirtiliyordu. Yine aynı haberde Bülent Yıldırım’ın da 3. kategoriden, 2. kategoriye yükseltildiği ve 01.01.2010 tarihinden itibaren bu kategoride yer alacağı bildiriiliyordu.
Türkiye Futbol Federasyonu’nun internet sitesinde bunlara ek olarak, 2010 yılı FIFA hakem listesinin FIFA’ya sunulduğu ve FIFA’nın da bu listeyi onayladığı belirtilmekte birlikte, Alex Taşçıoğlu’nun da ilk kez bu listede yer aldığı, bayan hakemlerimizden Sevcan Sungur’un, Futsal hakemlerimizden Kamil Çetin ve Ozan Soykan’ın da bu yıl ilk defa Futsal kategorsinde FIFA kokartı takarak uluslararası müsabakalarda görev yapabileceği belirtiliyordu. Ek olarak da, Serdar Akçer’in, Kasım ayı içinde Dubai’de yapılan 2009 Dünya Plaj Futbolu Kupasında final maçında görev yaptığı ve 2010 yılında da Arda Ergene ile birlikte FIFA listesinde yer almaya devam edecekleri belirtilmekteydi.
Bu haberleri duyduğumuz zaman bir Türk olarak hepimizin göğsümüzün kabardığını düşünüyorum. Ve lig maçlarında acımasızca eleştirdiğimiz hakemlerimiz aklıma geliyor. Bir yenilginin, bir elenmenin ya da kaçan şampiyonluğun faturasını sürekli hakemlere kesiyoruz. Ama kendimize bakmak, neden bu sonucu aldık diye sorgulamak konusunda hiçbir kulübümüzün ve taraftarlarımızın üzerinde düşündüklerini sanmıyorum. Bir başarısızlık varsa yüklen hakeme. Nasıl olsa bir günah keçisi gerek, zavallı hakemden başka kim olacak günah keçisi?
Evet, hakemler hata yapmıyor mu? Yapıyorlar. Dünyadan birkaç örnek verebiliriz hatalar için:
1966 Dünya Kupası Finali: İngiltere ile Almanya mücadele ediyor. Maç uzatmaya gidiyor ve İngiliz futbolcu bir şut atıyor, top direkten dönüyor ama hakem topun çizgiyi geçtiğini belirterek golü veriyor.
1986 Dünya Kupası Çeyrek Final Maçı: Arjantin-İngiltere mücadelesi. Şu an Arjantin Milli Takım Teknik Direktörü olan Armando Diego Maradona eli ile golü atıyor. Hakem santra noktasını gösteriyor.
2006 Dünya Kupası Grup Maçı: Avustralya-Hırvatistan. Bu karşılaşma da yine hakemler için bir başka hatanın olduğu bir maç. Maçı yöneten İngiliz Graham Poll, Hırvat futbolcu Simuniç’e 62. dakikada bir sarı kart göstermişti. Ancak maçın sonlarına doğru Simuniç yine bir faul yapmış ve İngiliz hakem ikinci defa sarı kartını göstermiş, ancak kural gereği kırmızı kartını göstermesi gerekirken göstermemişti. Karşılaşma 2-2 berabere bitmiş ve Avustralya tur atladığı için bu vahim hata neticesinde tekrarlanması gereken maç tekrar edilmemişti.
2009 Dünya Futbol Şampiyonası Baraj Maçı: Fransa-İrlanda: Fransa deplasmanda ilk maçı 1-0 kazanıyor, ikinci maçta da 90 dakika aynı skorla İrlanda’nın üstünlüğü ile bitiyor ve maç uzatmaya gidiyor. Uzatma dakikalarında Theryy Henry’nin eliyle düzelttiği topu görmeyen hakem atılan golü geçerli sayıyor ve Frannsa tur vizesini alıyordu. Ancak, bu golden sonra ve bu golün öncesinde İrlanda’nın kaçırdığı pozisyonlar işin cabası.
Görüldüğü gibi hakemler uluslararası maçlarda bile hata yapmaktadırlar. Gönül isterki bu hatalar olmasın. Ama bilgisayarların, makinelerin bozulduğu bir ortamda insanların 90 dakika aynı performansı göstermeleri zor olmaktadır. Ama elbette hakemlerimiz de kendilerine bakarlar, iyi çalışırlarsa daha iyi olabililer.
Ama özellikle kuluplerimiz, sezon başında yapmış oldukları yanlış antrenör ve oyuncu tercihleri nedeniyle eğer başarısız olurlarsa, o zaman suçu başkalarına atmayı bırakıp, kendilerine bakmalılardır. Kendi başarısızlıklarını örtmek ve taraftara şirin gözükmek için hakemlere saldırmak etik bir davranış olmasa gerek.
Öte yandan Futbol Federasyonu’nun da hakemlerin yetişmesinde daha özenli çalışması, daha planlı ve programlı hareket etmesi gerekmektedir. Bize göre de futbolun içinden gelen, geçmişinde amatör ya da profesyonel olarak futbol oynamış olan oyuncuların hakemliğe özendirilmesi, hakemliğin daha çağdaş ve bilimsel hale getirilmesi ve özellikle de televizyonlarda şarlatan futbol programları yerine halkımızı bilgilendirici yayınlar yapılması bence ilk etapta yapılması gereken işler.
Sonuç olarak, 2009-2010 futbol sezonu oldukça çekişmeli geçmektedir. İlk defa beş kulubümüz şampiyonluk yarışı içindeler. Biz futbolseverlere düşen görev de renklerimize bakmaksızın bu rekabetten haz duyarak keyif almak olmalıdır. Buradan Cüneyt Çakır’ı ve Bülent Yıldırım’ı tekrar kutlar, başarılarının devamını dileriz.
Armağan ÜRETEN